23 Nisan 2016 Cumartesi

ERWIN SCHRÖDINGER


Erwin Schrödinger;

(1887196112 Ağustos 1887'de doğdu. Kimya eğitimini bitirdikten sonra uzun yıllar ressamlığa ilgi duydu. Bundan sonra bir süre botanik ile uğraştı. Schrödinger'in bu geniş ilgi yelpazesi onun Gymnasium yıllarında başladı. Burada sadece bilimsel konularla değil, 
Eski Yunan dilleri ve Alman şiiriyle de ilgilendi. 

1906'dan 1910'a kadar Vienna Universitesi'nde okudu. Bu sürede Boltzman'ın halefi Fritz Hasenöhrl'in derin etkisinde kaldı. Fiziğin o zaman en çok ilgi duyduğu alanlardan biri olan Eigenvalue probleminin gizemini keşfetti. Böylece gelecekteki üstün çalışmalarına zemin hazırlamış oldu. 
Bundan sonra Franz Exner ' in asistanı olarak, o ve arkadaşı K. W. F. Kohlrausch ile birlikte, öğrenciler için uygulamalı fizik alanında rehberlik etti. Daha sonra I. dünya savaşında topcu subayı olarak görev yaptı. 

1920'de Max Wien'in asistanı olarak akademik görev aldı. Stuttgart (extraordinary professor), Breslau ( professor), ve altı yıl kalacağı Zurih Universite'sinde (von Laue yerine) görev yaptı. Sonraki yıllarda Schrödinger burada Hermann Weyl ve Peter Debye'un da aralarında bulunduğu arkadaşlarıyla olan çalışmalarını büyük bir keyifle anar. Burada Schödinger teorik fiziğin değişik alanlarında yaptığı çalışmalarla en verimli dönemini yaşadı.Bu dönemde katıların özgül ısıları, thermodinamik problemleri(o bu konuda Boltzman'ın olasılık teorisi ile oldukça ilgilendi), atomik spectrum, renklerin fizyolojisi üzerine yoğunlaştı. Onun en büyük keşfi Schrödinger dalga denklemleridir. 

Schrödinger dalga denklemi, onun Bohr'un Orbit Teorisi'ndeki quantum koşulundan tatmin olmamasından ve atomik spectranın eigenvalue problemiyle belirlenmesi inancıyla ortaya çıktı. Bu çalışmasıyla Dirac'la birlikte 1933'te Nobel fizik ödülünü aldı. 


1927'de Schrödinger Planck'ın halefi olarak, Berlin'e gitti. Bundan sonra Berlin büyük bir activite merkezi oldu. Ondan daha ünlü ve yaşca daha fazla olan meslektaşlarıyla haftalık sohbetlere büyük bir zevkle katılıyordu.Hitlerin 1933'te güç kazanmasıyla Schrödinger Almanya'da yapamayacağını anladı. Ingiltere'ye geldi. 1936'da Graz'dan gelen teklifi memleketine duyduğu özlem dolayısıyla çok düşündükten sonra kabul etti. 1938'deki Avusturya'nın istilasıyla zor duruma düştü. Çünkü 1933'teki Almanya'dan ayrılışı iyi karşılanmamıştı. Hemen sonra, Princeton Universite' sinde devam edeceği Italya' ya kaçmayı başardı. Kısa bir süre sonra teorik fizik direktörü olacağı Dublin'deki Institute for Advanced Studies' gitti. 1955'teki emekliliğine kadar Dublin'de kaldı. 

Bu süre zarfında Gravitation ve Elektromagnetism'in birleştirilmesi problemi de dahil birçok araştırma yaptı ve yazı yayımladı. O atomik fiziğin temlleriyle derinden ilgilenmeyi sürdürdü. Schrödinger genel olarak, atomun, dalga ve parçacık olarak açıklanmasından hiç hoşnut olmadı. Ve dalganın istatistiksel gösterimiyle yalnızca dalgalardan oluşan bir teori oluşturmaya çalıştı. Bu onu diğer önde gelen fizikcilerle uzlaşmazlığa düşürdü. 

Schrödinger bilimsel ve özel yaşamı boyunca hiçbir zaman kişisel bir amaç veya bir proje için çalışmadı. O her zaman öğrencileri de dahil başkaları ile çalışmayı zor buldu. Onun bu uzlaşmaz tutumunu belki de en iyi Brüksel konferansına dahi eşyalarını istasyondan otele sadece bir sırt çantasıyla taşıması anlatabilir. 

Emekliliğnden sonra Viyana'ya geri döndü. 4 ocak 1961'de uzun bir hastalık döneminden sonra öldü.


Kaynak: turkcebilgi.com

21 Nisan 2016 Perşembe

HAREZMİ

   Harezmi;

Ünlü bir coğrafya, matematik ve astronomi bilim adamı olan Harezminin hayatını kısaca özetleyelim. IX. yy’da yaşayan Harezmi 780 yılında doğmuştur. Çocukken oldukça zeki ve akıllı olan Harezmi o yüzyılın en iyi ilim ve bilim merkezi olan Bağdat’a giderek burada ilim öğrenir.

Bağdat Bilim Akademisinde görev alan Harezmi burada Coğrafya, Matematik ve Astronomi dallarında araştırmalar yapmıştır. Birinci ve ikinci dereceden denklemler üzerine çalışma yapan bilim adamı olarak bilinen Harezmi tek bilimeyenli denklemleri cebirsel ve geometrik yöntemlerle çözmeyi başardı.

Harezminin en önemli özelliği ise sıfır rakamını ilk olarak kullanan ve bulan kişidir. Matematiğe Cebir kavramını sokan Harezmi matematik, coğrafya ve astronomi üzerine çeşitli eserler yazmıştır.

Harezminin belli başlı önemli eserleri ise şunlardır;

Kitâbu Sûreti’l-Arz: Yeryüzünün çapına dair incelemelerde bulunan harezmi buluşlarını bu eserde toplanmıştır. Ayrıca Nil nehrinin kaynağı hakkında bilgiler vermektedir.

Zîcü’l-Harezmî: Güneş ve ay tutulmasına dair bilgilerini ve gözlemlerini bu kitapta paylaşmıştır.

Kitabûl Tarih: Tarihsel eserleri bu eserinde anlatmıştır.

Kitab surat al-arz: Coğrafya üzerine çalışmalarını bu eserde toplamıştır.

Kitab’ul Ruhname: Astronomi üzerine tüm çalışmaları bu kitabında yer alır.

Kaynak: bakimliyiz.com

FEZA GÜRSEY

Feza Gürsey;
7 Nisan 1921′de İstanbul’da dünyaya gelen Feza Gürsey, tıp doktoru bir baba ve kimyacı bilimkadını bir annenin sıradışı çocuğudur.
Aydın bir çevrede yetişmeye başlayan Gürsey 1940 yılında Galatsaray Lisesi’ni bitirdi. 1944 yılında ise İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi matematik-fizik dalından mezun oldu. Yine İstanbul Üniversitesi’nde asistanlık yaptığı dönemde, sınavı kazanarak İngiltere’de bulunan Imperial College’e gönderildi ve burada doktorasını tamamladı. 1953 yılında İstanbul Üniversitesi’nden doçent ünvanı alan Feza Gürsey 1957-1961 yılları arasında araştırmalarına Brookhaven Ulusal Laboratuvarı’nda, Princeton’da İleri Araştırma Enstitüsü’nde ve Columbia Üniversitesi’nde devam etti.
Bu dönemde Nobel Fizik Ödülü sahibi Wolfgang Pauli ile, atom bombasının babası olarak bilinen J.R: Oppenheimer ile, yine Nobel Ödüllü fizikçiler olan E. Wigner, T.D. Lee ve C.N. Yang ile tanışma ve çalışma imkanı buldu. 1961 yılında İse ODTÜ’ nun teklif ettiği profesörlüğü kabul ederek yurda döndü ve ODTÜ’de fizik alanında ders vermeye başladı. 1965 yılında ise Yale Üniversitesi’nde de görev almaya başladı. Böylelikle hem ODTÜ hem de Yale’de ders vermeye başladı. 1974′de ise ODTÜ yönetimi ile arasında çıkan itilaf sonucu görevini sadece Yale’de sürdürmeye devam etti. 1992 yılında hayata veda eden Gürsey, Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu en önemli bilim adamlarından ve değerlerinden biridir.
Kaynak: mailce.com

MAX PLANCK

Max Planck;
Almanların ünlü fizikçisi Max Planck, 1858 yılında Almanya’da doğmuştur. Berlin üniversitesini bitirmiş ve 1879 yılında akademik kariyerine başlamıştır. 1892 yılında Berlin Üniversitesinde kurumsal fizik bölümü profesörü olmuştur. 37 yıl bu görevi yürütmüştür.
Kurumsal fizikte pek çok teorisi ve çalışması olmuştur. Planck Işıma Yasası adıyla bilinen yasayı 1900 yılında Berlin’de sunmuştur. Bu yasa, belirli ısı altında cisimlerden yayılan çeşitli frekanslarda ki ışınlar ve onlara bağlı enerjiler hakkındadır. Titreşen atomlar sürekli enerji yaymakta ve bu enerjiyi gelişigüzel yaymaktadırlar. Bu parçacıklara kuantum ismi verildi. Kuantum, titreşen atomların belirli noktalarda enerji yaydığını ve emdiğini göstermektedir. E=h.v olarak gösterilen bu formül, Planck sabiti olarak tarihe geçmiştir. Bu kuramın denklemi olarak kabul edilir. Buna göre atomlar, dışarıya verdikleri enerji kuantumuna eşdeğer olan enerjiyi emdiklerinde titreşirler. Titreşim hiçbir zaman genişlemez. Bu kuramla birlikte kuantum fiziği ortaya çıkmıştır ve fizik yeni bir dal kazanmıştır. 1905 yılında Einstein, Fotovoltaik etki diye bilinen teorisi bu tezi kanıtlar durumdadır. Einstein bu kuramı ile ısı, ışık ve elektromagnetizma türlerinin kuantum biçiminde alınıp verildiğini anlatır. Bu noktada Planck, kuantum fiziğinin babası ve bilimde bir devrim yaratan kişi olarak tanınır.  Max Planck, 1918 yılında Nobel Fizik Ödülünü almıştır. 1926 yılında Londra Royal Society üyeliğine, 1930 yılında Kaiser Wilhelm Kurumu başkanı olmuştur. Nazilerin yönetime gelmesi ile Max Planck ülkesinde kalmayı seçti fakat Nazi yönetimine sürekli olarak karşı geldi ve eleştirdi. Hitler ile arası bozulunca 1937 yılında Kaiser Wilhelm Kurumunun başkanlığından ayrıldı. 1944 yılında Adolf Hitler’e yapılan bir suikastte oğlu suçlu bulundu. Planck’a, Nazi partisine olan bağlılığı için bir kağıt imzalatmak istenilmiş ve Planck bu kağıdı imzalamamıştır. O yıl oğlu kurşuna dizildi.  Savaş sonrası Göttingen’e yerleşen Max Planck, 1947 yılında hayatını kaybetti.
 Çağın en büyük fizikçisi kabul edilen Max Planck, en devrimci bilim adamı olarak bilinir ve çevresi onun geleneksel değerlere bağlı ve saygılı bir adam olarak bilmektedir.
Kaynak: mailce.com

ROBERT ANDREWS MILLIKAN

Robert Andrews Millikan;
1868-1953 yılları arasında yaşamış Amerikalı fizikçidir. Bir papazın oğludur. Öğrenimini Colombia, sonra Berlin ve Göttingen üniversitelerinde tamamladı. I896’da Chicago Üniversitesi’ne fizik profesörü olarak atandı; 1921’de Pasadena’da Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü başkanı oldu; 1923’te Nobel Fizik Ödülü’nü aldı. Millikan önce uranyum filizlerinin radyoaktifliğini inceledi, daha sonra morötesi üstünde araştırmalar yaptı. Ünlü “dengeli damla” deneyiyle, ilk kez elektronun yükünü ölçmeyi başardı (1911); bu deneye sonra kendi adı verildi (Millikan deneyi). 1916’da ışığın frekansını ve fotoelektrik olayında serbest kalan elektronların enerjisini ölçerek, Planck durağanının bir tanımını yaptı. Daha sonra kozmik ışınları inceleyen Millikan, Avustralya ve Hindistan'a bilimsel seferler düzenleyerek 20 m sualtı derinliğinden 16 000 m yükseltiye kadar çeşitli deneyler yaptı. Böylece, kozmik ışının şiddetinin yükseltiyle birlikte arttığını kanıtladı.
Başlıca eserleri şunlardır; Mekanik, Molekül Fiziği ve Isı (1903); Elektrik, Ses ve Işık (1917);Bilim ve Yaşam (l923);Zaman, Madde ve Değer (1932);Kozmik Işınlar (1935).
Kaynak: nkfu.com

20 Nisan 2016 Çarşamba

İKİ BOYUTLU UZAYDA ÇARPIŞMA


İki Boyutlu Uzayda Çarpışma;

Daha önce yalıtılmış iki parçacıklı sistemde momentumun korunduğunu gösterilmişti. Bu sonuç iki parçacığın herhangi bir çarpışması için x, y, z doğrultularının her birinde momentumun korunacağını ifade eder. Çarpışmaların büyük bir kısmı düzlemde gerçekleşir.


kaynakça: wikipedi.org

MERKEZCİL KUVVET TAKIMI

Merkezcil Kuvvet Takımı;


Merkezcil kuvvet, dairesel hareket sırasında cismi yörüngede tutan kuvvettir. Merkezcil kuvvet, hız vektörünün büyüklüğünü değiştirmez ancak yönünü değiştirir. Bu yüzden bir merkezcil ivme oluşur.
Merkezcil kuvvetin yönü, merkezcil ivmenin yönüyle aynı yani merkeze doğrudur ve çizgisel hıza diktir. (bu sebepten hızın büyüklüğü değişmez)

Kaynakça: wikipedia.org

DİNAMİK TAKIMI




Dinamik Takımı;

İki adet dinamik araba, dört adet kum torbası, dört adet lastik şerit ve iki adet durdurucu tahtadan oluşan takımdır. Fizik deneylerinde sıkça kullanılır.


Kaynak: fetalab.com


TANJANT GALVANOMETRESİ


Tanjant Galvanometresi;

Elektrik akımın manyetik etkisinin incelenmesinde pusula ile birlikte kullanılır.


Kaynak: okulstore.com

DANIEL PİL KABI


Daniel Pil Kabı;

Ortadan gözenekli bir bölümle ikiye bölünmüş bir kap alalım. Bu kabın birinci bölümüne ZnSO4'ün suda eritilmişini, diğerine de CuSO4'ün sudaki eriyiğini koyalım. ZnSO4'ün bulunduğu yere bir çinko çubuk batıralım. Diğerine de bakır bir çubuk batırılır. Bu şekilde Daniel pilini yapmış oluruz. Aslında kimyasal tepkimeyi göz önüne alarak, şöyle bir sonuca varabiliriz. Pozitif elektrik yüklü çinko iyonlarının, bakır çubuğu kaplayıp, kutuplaşma meydana getirmesi gerekir. Oysa böyle bir olay meydana gelmez. Pozitif yüklü çinko iyonları bakır çubuğa doğru giderken, gözenekli kabı geçer geçmez çinko çubuğa doğru negatif elektrik yüklü SO4 iyonlarıyla karşılaşırlar. Bu karşılaşma sonucu bir tepkime oluşur. İkinci kapta bulunan Cu+SO4'deki pozitif elektrik yüklü iyonları ise pozitif kutbu, yani bakır çubuğa doğru giderlerken ve orada birikirler. Burada biriken bakır iyonları daha lsonra elektrik yüklerini sıfırlarlar. Diğer kaptaki elektrik yükü SO4 iyonları ise negatif kutba, yani çinko çubuğa giderek çinkoyu eritmeye başlar. Bu sırada elektron da verirler. Sonuçta bir kimyasal tepkime olur. Buraya kadar olanları özetleyecek olursak, çinko çubuğun eridiğini ve bakır çubuk üzerinde de bir bakır tabakası oluşturduğunu görürüz. Aynı cins madde ile kaplandığından pozitif kutuplanma olmadığı görülür. Bu pillerin gerilim farkı değişmez. Bu nedenle günümüzde hala kullanılmaktadır.


Kaynakça: wikipedi.org

BAROMETRE

Barometre; 

Barometre 1643 yılında Evangelista Toriçelli tarafından bulunmuştur. Cıvalı barometre, içi cıva dolu dikey bir borudur. Borunun üst ucu kapalıdır. Alt uç ise açık, ancak cıva dolu bir kaba daldırılmış durumdadır. Atmosferin bu kap içindeki cıva yüzeyine yaptığı basınca göre, borunun içindeki cıva sütunu yükselip alçalır.


Cıva sütununun yüksekliği barometre basıncını gösterir. Bu basınç deniz düzeyinde, cıva sütunundaki 76 cm yüksekliğe eşittir. 76 cm-cıva aynı zamanda 1 atmosfer basınca eşittir. Sütundaki cıva düzeyinin alçalıp yükselmesi atmosfer basıncının değiştiğini gösterir ve bu yolla hava durumu tahmin edilebilir.


Kaynak: wikipedia.org

EYLEMSİZLİK TERAZİSİ

Eylemsizlik Terazisi;

Eylemsizlik cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimleridir. Burada "hareket durumu" ile anlatılmak istenen, cismin diğer bir cisme göre sabit hızla hareket etmesi veya durağan halde bulunmasıdır. Maddeler için ortak özelliktir. Newton tarafından 1. Haraket Yasası olarak ifade edilmiştir. Bu yasa, bir cisim üzerine etkiyen dış kuvvetlerin bileşkesi (net kuvvet) sıfır olduğu zaman cismin hareket durumunun değişmeyeceğini söyler. 


 Doğrusal harekette cismin eylemsizliği kütlesiyle doğru orantılıdır. Newton'un ikinci hareket kanunu olan F=m.a bunu bize göstermektedir. Kütleleri farklı olan iki cisme aynı kuvveti uyguladığımızda, kütlesi büyük olan cisim daha yavaş hızlanır. Düzgün doğrusal harekette ise cismin eylemsizliği, eylemsizlik momentiyle doğru orantılıdır.
Eylemsizlik Terazisi eylemsizlik momentinin ölçümünde kullanılır.Eylemsizlik momenti katı cisimlerin kendi rotasyon hareketlerindeki değişime karşı eylemsizliğini gösterir.
Kaynak: wikipedia.org

KURU KALORİMETRE TAKIMI



Kuru Kalorimetre Kabı;

Kuru kalorimetre deneyi  joule katsayısının bu-

lunmasında kullanılır.Takım içindeki malzemeler
deney sırasında güç kaynağı,reosta,ölçü aletleri termometre ve plastilin ile birlikte kullanılmalıdır.

Kaynak: store.surategitim.com

SİLİNDİR KAP

Silindir Kap;

Dereceli silindir cam veya plastikten yapılmış,sıvıların hacimlerini ölçmek için kullanılan bir malzemedir.


Sıvı maddelerin büyük bir çoğunluğu litre ile ölçülür.Fakat tahin, pekmez gibi akışkanlığı az olan sıvı maddeleri litre ile ölçmek zordur.Bu nedenle akışkanlığı az olan maddeler satılırken kütleleri ölçülür.


Bunun için; 
Boş kabın kütlesi ölçülür.Kaba sıvı madde konur.Kap dolu olarak tekrar ölçülür.Sıvı bir maddenin kütlesini ölçmeden önce içine konulduğu kabın kütlesini bilmek gerekir. Bu nedenle önce kabın kütlesi ölçülür.Boş kabın kütlesine dara denir.

Düzgün olmayan katı maddelerin hacimlerinin ölçmek için de dereceli silindir kullanılır.Düzgün olmayan bir cismin hacmini ölçmek için sıvılardan yararlanılır.Önce dereceli silindire belli bir miktar su konulur. Daha sonra hacmini ölçeceğimiz cisim dereceli kaptaki suyun içine atılır. Taşan su miktarı cismin hacmini verir.


Kaynak : forumincisi.com

ALTİMETRE

Altimetre;

Altimetre, rakım veya irtifayı ölçmekte kullanılan bir cihaz. Radar altimetresi ve aneroid altimetre gibi farklı prensiplere göre çalışan altimetreler bulunur. Bununla birlikte altimetre sözcüğü ile genellik aneroid (barometrik) altimetre kastedilir. Altimetreler dağcılık ve havacılıkta yaygın olarak kullanılır.

Aneroid altimetre herhangi bir basınç seviyesine göre bir yerin yüksekliğini ölçebilen bir barometredir. Yaygın olarak bir yüksekliği deniz seviyesine göre gösterir. Barometrelerin basıncı genellikl mmHg(mm civa) cinsinden göstermelerine mukabil; altimetre, yüksekliği metre veya feet cinsinden gösterir.
Atmosfer basıncı deniz seviyesinden yükseldikçe azalır. Örneğin bir dağın zirvesindeki basınç, eteklerindeki basınçtan azdır. Deniz seviyesinden itibaren yukarıya doğru ortalamada her 10,5 m (30 ft) çıkıldıkça barometre 1 mmHg basıncı kadar düşme gösterir. Bir altimetre 800 metreyi gösteriyorsa, o yerin yüksekliği altimetre penceresine bağlanan basınç hattından itibaren 800 metredir. Havanın nem ve sıcaklığına bağlı olarak atmosfer basıncı % 0,1'den az değiştiğine göre, altimetre ile yükseklik ölçerken yapılabilecek hatanın % 0,1'den az olması beklenir.
Kaynak: wikipedia.org

AĞIRLIK TAKIMI

Ağırlık Takımı;

Ağırlık, bir cismeuygulanan kütle çekim kuvvetidir. Dünya'da bir cismi ele alırsak yükseğe çıkıldıkça ağırlığı azalır, kutuplara gidildikçe ağırlığı artar, ekvatora gittikçe ağırlığı azalır. Ağırlık birimi Newton'dur ve simgesi 'N'dir.

Ağırlık takımı Hidrostatik terazi ile beraber çeşitli deneylerde kütle ve ağırlık tartımında kullanılır.


Kaynak: egesegitim.com

POTANSİYEL ENERJİ TAKIMI

Potansiyel Enerji Takımı;

    Potansiyel enerji, cisimlerin bir alanda bulundukları fiziksel durumlardan ötürü depoladığı kabul edilen enerjidir. Örneğin yükseğe kaldırılan bir cisim, barajlarda biriken su, sıkıştırılan veya gerilen yay potansiyel enerji depolar. Potansiyel enerji mevcut alandaki konuma veya cisimdeki değişikliğe bağlıdır. EP ya da U ile gösterilir. Birimi, enerjiler gibi Joule'dür. (J)

Potansiyel enerji terimi ilk kez İskoç mühendis ve fizikçi William Rankine tarafından kullanılmıştır.
Potansiyel Enerji Takımı bir yayın şekil değiştirme potansiyel enerji farkı ve yerçekimi potansiyel enerji değişim miktarlarını incelemek için kullanılır.
Deneylerde destek sistemlerinden faydalanılır.

Kaynak: wikipedia.org

19 Nisan 2016 Salı

BATİMETRE

Batimetre;

Atmosfer basıncının deniz düzeyinden yükseklere çıkıldıkça azaldığını biliyoruz. Her 10,5 m’de açık hava basıncı 1 mmHg azalır. Altimetreler bu basınç azalmasından faydalanarak çalışırken batimetre ise suyun örneğin denizlerin derinliğini basınç değişiminden faydalanarak ölçmeye yarayan alettir.


Kaynak: forumlordum.net

MANOMETRE

Manometre;


Gaz veya sıvı akışkanların basıncını ölçmek için kullanılan bir alet. U şeklindeki bir borudan meydana gelir. Boru içinde bulunan sıvı, akışkan tarafından, uygulanan basınca bağlı olarak seviye değiştirir. İki koldaki seviye farkı önceden hazırlanan ölçekli bir cetvelde ölçülerek basınç bulunur. Civalı barometre, açık hava basıncını ölçmek için kullanılan basit bir manometreden ibarettir. Genel olarak iki türlü manometre vardır: Sıvı manometre, metal manometre.
Sıvı manometreler: Açık uçlu ve kapalı uçlu olmak üzere ikiye ayrılırlar. Açık uçlu manometrenin bir kolu basıncı ölçülecek gaza bağlı, diğer ucu ise atmosfere açıktır. Açık hava basıncı bu uca etki eder. Bu tip manometrede gaz basıncı ile açık hava basıncı arasındaki fark ölçülür.

Metal manometre: İçinde, basıncı ölçülecek gazın bulunduğu kapla birleştirilmiş olan elastik ve metal bir borudan müteşekkildir. Basınç yükselince boru kavisi düzelmeye çalışır ve uygun bir düzenle boru ucunun hareketi, göstergenin hareketine dönüştürülür.
Metal manometreler, civalılar ile mukayese edilerek ölçeklenirler. Sağlam, kullanışlı ve çok büyük basınçları ölçmeye elverişli aletlerdir. Bazı özel işlerde yazıcıolanları da kullanılır. Metal manometreler, endüstride, cıvalılara nazaran daha çok kullanılır.
Civalı tansiyon aletleri (sphygmomanometer) açık tüp manometresi gibi U borusu içindeki cıva seviyesi değişimi takip edilerek kullanılır. Tansiyon aletinin açık kısmına lastik bağlı olup, borunun diğer ucu tansiyonu ölçülecek kola geçirilen manşete bağlı insanın koluna sarılır. Manşet puar denilen lastik pompa ile basınç uygulanır. Uygulanan basınçla civa seviyesinde değişme olur. Uygulanan basınç, koldan geçen atardamarın basıncına eşit olduğunda, cıva seviyesi insanın tansiyonunu gösterir.

Kaynak: manometre.nedir.com

TERAZİ

Terazi;                            
    
EŞİT KOLLU TERAZİ
Terazi Bir cismin veya maddenin kütlesini ölçmeye yarayan alet. En yaygın kullanılanı eşit kollu terazidir. 

Teraziyle kütle ölçme işlerine tartma denir. Eşit kollu terazide tartma, ölçülecek kütle, bilinen kütlelerle mukayese edilerek yapılır. Bunlar da, orta noktasında bir bıçaksırtı bulunan terazi kolu ve bu kolun uçlarına asılı duran iki kefe vardır. Bir kefeye kütlesi ölçülecek cisim diğer kefeye bilinen standart kütleler konularak denge tesis edilir. Bu tartı sisteminde yerçekimi kuvveti her iki kefeye de aynı şiddette etkidiğinden tartı yerçekimi ivmesinden bağımsızdır. Yani eşit kollu teraziyle tartı dünya, ay ve diğer gezegenlerde yapılsa aynı sonuçlar alınır. 


Günümüzde kullanılan hassas teraziler ki, bunlar laboratuvarlarda, ilaç ve kimya sanayiiyle, kuyumcularda kullanılır, iki kefeli eşit kollu veya tek kefeli olabilir. Tek kefeli olanlarda kütleyi doğrudan doğruya ibre üzerinden okumak mümkündür. Işıklı rakamlar bu kütleyi belirterek okumada kolaylık sağlar. 


Çeşitli maksatlarla yapılmış teraziler mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: 


Coulomb terazisi veya burulma terazisi, mıknatısların meydana getirdiği manyetik ve elektrostatik kuvvetleri ölçmek için Coulomb tarafından yapılmıştır. Bu alet bakır veya gümüş telin burulmasına dayanır. Mohr terazisi, elektromanyetik terazi olup belli bir devreye etki eder. Laplace kuvvetlerini ölçmeye yarar. Cotton terazisi, on binde bir amperle bir amper arasındaki şiddetleri ölçebilir. Eötyös terazisi, yerçekimi kuvvetinin küçük değişimlerini ölçmek maksadıyla özellikle jeofizikçilerin kullandığı bir alettir.
          
Kaynak: turkcebilgi.com

AZİZ SANCAR

Aziz Sancar;

Aziz Sancar, (d. 8 Eylül 1946, Savur), Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi bilim insanı. Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı. Ödüle ABD'li Paul Modrich ve İsveçli Tomas Lindahl ile birlikte layık görülen Sancar daha önce de kanser tedavisinde sirkadiyen saat kullanımıyla ödüller almıştı. Kanser oluşumunda ve tedavisinde önemli bir unsur olan DNA onarımı üzerinde yıllardır çalışan Sancar bu mekanizmayı 35 yılda çözdüklerini, ancak bunun hastalara ulaşmasının biraz zaman alacağını ifade etti. 


Aziz Sancar, Nobel Ödülü alan ikinci, bilim alanında bu ödülü alan ilk Türk vatandaşıdır.

Kaynak: turkcebilgi.com

PAUL DIRAC

Paul Dirac;

Bir İngiliz fizikçisi ve matematikçisi olan Paul Dirac, 1902 yılında Bristol'da doğdu. Öğrenimini Cambridge'de Saint John's College'de yaptı. 1932 yılında aynı yerde matematik profesörü oldu. Daha çok kuramsal fizik alanındaki çalışmalarıyla tanınır. Bağlılık kuramını dalga mekaniğine bağlamayı başardı. 

Pauli'nin ihraç ilkesine uygun olarak kurucularından biri olduğu kuantum mekaniğinin istatistik bir açıklamasını yaptı. 1930 yılında pozitif elektronların varlığını, bu elektronların bulunmasından çok önce ortaya koydu. Söz konusu çalışmalar kendisine, Schrödinger ile beraber paylaştığı 1933 yılı Nobel fizik ödülünü kazandırdı. "Kuantum Mekaniğinin İlkeleri" adlı yapıtı 1930 yılında yayınlandı. 20 Ekim 1984 yılında Amerika'nın Florida eyaletinde Tallahasse'de ölmüştür. 

Kaynak: forumbilir.net

RICHARD FEYNMAN

Richard Feynman;

Richard Phillips Feynman (11 Mayıs 1918 – 15 Şubat 1988) 20. yüzyılın en önemli fizikçilerindendir. Kuantum elektrodinamiği üzerindeki çalışmaları nedeniyle 1965'te Julian Schwinger ve Sin-Itiro Tomonaga ile beraber Nobel Fizik Ödülüne layık görülmüştür.
1918'de ABD'nin New York eyaletinde Queens'teki Far Rockway adlı küçük bir kasabada dünyaya geldi. Henüz 16 yaşındayken türev ve integral hesabını tüm yönleriyle kavradı. 17 yaşında Rockway'den ayrılıp, lisans derecesini yapacağı MIT (Massachusetts Institute of Technology)'e girdi. Lisans derecesinden sonra ünlü Princeton Üniversitesi'ne kabul edildi. Doktorasını Princeton'dan aldıktan sonra, dekorsal sanatlar öğretmeni Arline Greenbaum ile ailesinin itirazlarına aldırış etmeyerek evlendi. 1942'de ABD'nin savaşa katılmasıyla birlikte, Manhattan Projesi (atom bombası projesi) için çağrıldı.
Burada Nazilerden kaçıp ABD'ye sığınan, Alman fizikçi Hans Bethe tarafından kuramsal bölümün önderi olarak atandı. Bu görevi aldığında henüz 24 yaşındaydı. Manhattan Projesi'nde Feynman, kritik kütle için gerekli olan uranyum miktarını tespit etmek için çalıştı. Hipotezini denemek için Los Alamos'u havaya uçurmadan birçok deney araçları geliştirdi. Oak Ridge uranyumun parçalanması sırasında güvenlik sorunuyla uğraşırken, Feynman çalışanların ışıma zehirlenmesinden korunması için prosedürler geliştirdi. Savaş sonrası Bethe'yi takip ederek, Cornell Üniversitesi'ne gitti. Feynman burada atomaltı parçacıkların karmaşık yapısı için basit bir gösterim geliştirdi. Onun bu gösterimi Feynman Çizelgeleri olarak bilinir.
Savaş bittikten sonra, 1965'te Kuantum elektrodinamiğine yaptığı katkılardan dolayı Itiro Tomonaga ve Julian Schwinger ile birlikte Nobel Ödülüne layık görüldü. 1986'daki Challenger felaketini araştıran Rogers komisyonunda yer aldı.
1988'de Los Angeles'ta öldü.
Ölmeden önce söylediği son sözün "İki defa ölmekten nefret ederdim, çok sıkıcıymış" olduğu rivayet edilir.

Kaynak: wikipedia.com

18 Nisan 2016 Pazartesi

NIKOLA TESLA

Nikola Tesla;

 Babası papazdı.Hiçbir zaman okuyup yazamamasına rağmen, annesi halk arasında pratik ev aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya adaydı. Papaz olması için babasının zorlamasına karşı çıkarak, genç Tesla, mühendislik mesleğinde ısrar etti. Annesi de onu destekledi, fizik ve matematikte bilgisini arttırırken 
Graz''daki politeknik okuluna girdi. Prag Üniversitesi'nde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için, orada, yabancı dil kursuna devam etti. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almanca'ya  ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyanca öğrendi. 

 Prag'daki tahsilini 1880
'de bitirdikten sonra, Budapeşte'de lisans üstü yaparken, profesörüyle alternatif akımın özelliklerini tartıştı. Sonra bir Paris telefon şirketinde çalışmaya başladı. Burada doğru akım

 motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi. Oradayken çalıştığı döner makineleri korumak için regüle edici kontrol cihazları icat etti. 

MARIE CURIE

Marie Curie;

Madam Curie olarak da bilinir. Asıl adı Maria Skłodowska'dır. 7 Kasım 1867 – 4 Temmuz 1934 tarileri arasında yaşamış Polonya asıllı Fransız fizikçidir.

Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki kez Nobel Ödülü kazandı. Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. Toryumun rayoaktif özelliğini buldu ve Radyum elementini ayrıştırdı. 1903 Nobel Fizik ödülü, 1911 Nobel Kimya ödülü sahibi ve Radyoloji biliminin kurucusudur. Çalışmalarıyla bir çığır açan Curie, Nobel Ödülü'nü alan ilk kadın, bu ödülü iki kere alan ilk biliminsanı olmuştur.

Yaşamı Polonya'nın Varşova kentinde doğan Marie Curie ve ablası Brenya ile birlikte öğretmen olan anne-babasının eğitimi ile yetişti. Gençlik yıllarında Varşova, Rus yönetimi altındaydı. 1891 yılında Paris'e ablasının yanına gitti. Küçük bir tavan arasında kötü koşullarda yaşayarak eğitimine sürdürdü. İki yılda sınıfının birincisi olarak fizik derecesi aldı. 1894 yılında ikinci derecesi olan matematiği de bitirdi. Bir sonraki hedefi ise öğretmenlik diploması alıp Varşova'ya dönmekti.

1894 yılında, kardeşi Jacques ile piezoelektriği keşfeden Pierre Curie ile tanıştı. 35 yaşındaki Pierre Curie, Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu laboratuvarının başkanıydı. Maria ve Pierre, ortak bilimsel ilgilerinin de katkısıyla birbirlerine bağlanıp, Temmuz 1895'te evlendiler. Bu tarihten itibaren Maria Skłodowska yerine Marie Curie adını aldı.

Marie, 1903 yılında doktorasını vererek Fransa'da gelişmiş bilim alanında doktora unvanı alan ilk kadın oldu. Aynı yıl kocası ve Becquerel ile paylaştığı Nobel Fizik Ödülü'nü alarak, tarihte Nobel Ödülü alan ilk kadın oldu.

19 Nisan 1906'da Pierre Curie bir at arabasının çarpması sonucu öldü. İki çocuğu ile dul kalan Marie, kocasının Sorbonne'daki öğretmenlik görevini sürdürdü ve 1908'de Sorbonne'daki ilk kadın profesör oldu.

Curie ve Poincare 1911'de Solvay konferansı sırasında1911 yılında radyum ve polonyumun keşfi ve araştırılmasındaki rolünden ötürü Nobel Kimya Ödülü'ne layık görüldü. Böylece tarihte iki Nobel ödülüne sahip ilk kişi oldu. Yaptığı çalışma bir elementin radyoaktif işlemlerden sonra başka bir elemente dönüşebileceğini gösteriyordu. Bu kimya alanında yepyeni bir sayfaydı.


 I. Dünya Savaşı sırasında kızı Irene ile birlikte, genç kadınlara x ışını teknolojisini öğretti. Ayrıca fizik tedavi uzmanlarına savaş ortamında radyoloji ekipmanını nasıl kullanacaklarını gösterdiler. Bu esnada yüksek dozda radyokaktif ışına maruz kaldılar. 1934 yılında Fransa'nın Savoy kentinde kan kanserinden öldü. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlandı. Bu yüzden ona "bilim için ölen kadın." denildi. Radyokaktivite çalışmalarından dolayı, radyokativite birimine "curie" denilmektedir.

Kaynak: dersimiz.com

JAMES CLERK MAXWELL

James Clerk Maxwell;


James Clerk Maxwell 13 Haziran 1831 - 5 Kasım 1879 tarihleri arasında yaşamış olan İskoç fizikçi ve matematikçidir. En önemli başarısı klasik elektromanyetik teorisinde daha önceden bir birleriyle ilişkisiz olarak gözüken elektrik ve manyetiğin aynı şey olduğunu kendisine ait olan maxwell denklemleriyle(4 denklem) ispatlamıştır, bu denklemler elektrik, manyetik ve optik alanlarda kullanılır. Maxwell denklemleri sayesinde bu alandaki klasik denklemler ve yasalar basitleştirilmiş oldu. Maxwell'in elektromanyetikteki çalışmaları "fizikteki ikinci en büyük birleştirme" olarak isimlendirilir, birincisi Isaac Newton tarafından gerçekleştirilmiştir.
Maxwell elektrik ve manyetik alanların uzayda dalga formunda sabit ışık hızında ilerlediğini bulmuştur. 1864 yılında Maxwell "A Dynamical Theory of the Electromagnetic Field" (Elektromanyetik alanın dinamik teorisi) aldı kitabını yazmıştır, kitabında ışığın aslında aynı ortamda dalga hareketi yaptığına ve bu da elektriksel ve manyetik bulgulardır diye ilk defa bu kitabında bahsetmiştir. Elektromanyetik modeli birleştirdiği çalışması fizikteki en önemli gelişmelerden biri olarak kabul edilir.
Maxwell ayrıca gazların kinetik teorisini istatistiksel olarak açıklayan Maxwell dağılımı'nı geliştirmiştir. Bu iki buluş modern fizikte yeni bir çağ başlatmaya neden olmuştur, özel görelilik ve quantum mekaniği alanlarının başlamasına katkıda bulunmuştur. Maxwell ayrıca ilk 1861'de ilk renkli fotoğraf makinasını bulan kişi olarak da bilinir.
Kaynak: fizikist.com

ALBERT EINSTEIN

Albert Einstein;
Einstein, 1879 yılında Güney Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Babası küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi, annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı. Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda bu korkularının gereksizliği anlaşılacaktı. Giderek meraklı, hayal gücü zengin bir çocuk olarak büyüyordu. Çocukluğunu Münih’de geçirdi ve ilk öğrenimini burada yaptı. Okulu hiçbir zaman sevemedi. Gerçekten de, genç Einstein’ın ileride ortaya çıkacak dehasının temelleri, kendisinin de sonradan belirttiği gibi, okulda değil başka yerlerde atılmıştı.
Lise öğrenimini 1894’te İsviçre’de tamamladı ve 1896’da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi. Sonradan İsviçre vatandaşı olup, Sırp asıllı bir kız öğrenci ile evlendi. Sonra Bern’de federal patent dairesinde görev aldı. Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünmek fırsatını buldu. Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum teorisi ile ilgilendi. Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu ve Avogadro sayısının değerini hesaplayarak teorisini test etti. Kuantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı. Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını sağladı. Bu yoldan fotoelektrik olayını açıklayabildi. Bu çalışmalarını açıklayan ve 1905 yılında “Annalen der Physik” dergisinde yayımlanan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görelilik teorisinin temelini attı. Teorileri sert tartışmalara yol açtı. 1909’da Zürih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu. Prag’da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu. 1913’de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsünde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi. İsviçre vatandaşı olarak 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı.
Einstein, 20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenebilir. Görelilik kuramını geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü’nün ve Nobel Komitesi’nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen görecelik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)
Yabancı ülkelere bir çok gezi yapmakla birlikte 1933’e kadar Berlin’de yaşadı. Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı. Paris’te College de France’ta ders verdi; burdan Belçika’ya oradan da İngiltere’ye geçti. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study’de (İleri Araştırma Enstitüsü) profesör oldu. 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçen Einstein, 1955’de Princeton’da yaşamını yitirdi. Üvey kızı Margot Einstein, bilim adamının kişisel mektuplarını özenle herkesten saklamış ve kendisinin ölümünden 20 yıl sonra daha saklı kalmasını vasiyet etmisti. Günümüzde Princeton Üniversitesi tarafından basılan bu mektuplar bilim adamının gizli kalmış özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler sundu.
Fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi. Kendisi özellikle zaman ve uzay için düzenlenmiş bağlılık(izafiyet) teorisiyle tanındı. Bu teori üç bölüme ayrılmaktaydı: Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren sınırlı bağlılık(1905), eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren genel bağlılık(1916) ve elektro-manyetizma ile yerçekimini aynı alanda birleştiren kapsamlı denemeler. İlk iki teorinin geçerliliği atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle çok başarılı bir biçimde sınanmıştır ve çağdaş fiziğin temel taşları arasında yer alırlar.
Kaynak: bilgiustam.com